Taşa Kazınmış Geçmiş – Osmanlı Dönemi Estergon’unun İzinde

Estergon, tarihöncesi dönemlerden beri yerleşim yeri olup Orta Çağ’da altın çağını yaşamıştır. Bugünkü Víziváros bölgesi — caminin bulunduğu yer — o dönemde de şehrin en önemli bölgelerinden biriydi. Adını Tuna’nın iki kolundan ve burada çıkan sıcak su kaynaklarından alır.
Şehrin kaderi 1543’te, Kanuni Sultan Süleyman’ın ordusunun Estergon’u fethetmesiyle değişti. Şehir Budin Vilayeti’nin bir parçası oldu ve 130 yıl boyunca Osmanlı ile Hristiyan kuvvetleri arasında el değiştirdi. Bu dönemde Osmanlı Estergon’unun görünümü oluştu: hamamlar, camiler, medreseler ve burçlar inşa edildi. Bunlar arasında sadece Özicseli Hacı İbrahim Camii kısmen orijinal hâliyle günümüze ulaşmıştır.

Caminin banisi, Mekke’ye hac yolculuğunu tamamlamış olan — dolayısıyla “Hacı” unvanını taşıyan — Özicseli Hacı İbrahim’dir. Ünlü Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi, 1663 yılında camiyi şöyle tanımlamıştır:
“Özicseli Hacı İbrahim’in camisi kurşun örtülü, boyalı ahşap tavanlı, geniş hacimli, tuğla minareli, yüksek, yeni yapılmış, güzel bir camidir…”
Bu betimlemeden, camiye bir derviş tekkesi (tekke) ve bir okul (medrese) de bağlı olduğunu öğreniyoruz; böylece yapı sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda bir toplumsal merkez de olmuştur.

Şehrin geri alınmasından sonra yapı, 1756 tarihli Krey adlı mühendis haritasında da görüldüğü üzere, başpiskoposluk tarafından tahıl ambarı olarak kullanıldı. Daha sonra arkeolojik kazılara kadar uzun ide boyunca konut olarak hizmet verdi; bu kazılar sayesinde bu benzersiz Osmanlı eseri keşfedildi ve koruma altına alındı.

Sergi Hakkında

Cami bugün müze ve sergi alanı olarak ziyaretçileri karşılar. Ziyaretçiler burada İslâm kültürü ve dininin dünyasını — özellikle Estergon’un Osmanlı dönemi tarihine odaklanarak — keşfedebilirler.
Alt katta, İslam toplumunun günlük yaşamını tanıtan interaktif bir sergi bulunmaktadır:

  • Giyim ve gelenekler
  • Arap yazısı ve hat sanatı
  • Cenaze ve defin gelenekleri
  • Yasak ve helal yiyecekler (helal–haram kültürü)

Serginin özel bölümlerinden biri, bir ses kubbesidir; burada ziyaretçiler Evliya Çelebi’nin 17. yüzyıldaki Estergon ziyareti hakkındaki anlatımını kendi sesinden dinleyebilir — böylece adeta “zaman yolculuğu” yapabilirler.

Galeri katında ise Estergon bölgesinde bulunmuş Osmanlı dönemine ait eserler sergilenmektedir.
En cesur ziyaretçiler, minarenin dar sarmal merdivenlerinden çıkarak kulenin tepesine ulaşabilirler; buradan Víziváros ve Tuna Nehri üzerinde nefes kesen bir manzara açılır.

Ücretsiz olarak ziyaret edilebilen sergi, gelecek yılın ortalarına kadar dönemsel olarak açıktır ve ziyaretçilere Osmanlı döneminin Estergon’unu — tarihin, dinin ve kültürün birleştiği bir dünyayı — yakından tanıma fırsatı sunar.